Kayıtlar

Kalbimizin Sızlayan An'ları

Hayat dört duvardan ibaret .  Umut dolu bakışlar göğe bakma durağında misafir edildi bugün .  Sevgi sözcükleri yarına kaldı. Güle güle derken el sallayamadık gidenlerin ardından , belki de gitmelerini istemedik ,gelişlerine hoş geldiniz diyerek sarıp sarmalayamadığımız gibi ömür denen yolculukta da veda etmeyi beceremedik insanoğlu olarak.  Kalplerimizin sızlayan yanı ile doğduk büyüdük yaşıyoruz ama ölmüyoruz.  Aldığımız her nefesi sorguluyor olsak da aklımız kaldı gidenlerin ardında hatta kalbimiz . Güne aydın olması temennisiyle uyanıyoruz , aydınlanmayan günlere gecelerin iyi olması için dilekler dileyerek veda ediyoruz.  Oysa ne geceler iyi ne de günler aydınlık geçiyor ömrümüzde. kalıplaşmış sözcüklerle yaş alıyoruz . nasılsınız ? sorusuna iyi değilim, üzgünüm, kötü bir gün geçiriyorum vb. gibi cevapları çok az duyuyor ve duyunca da şaşırıyoruz. Alışmışız kalıplaşmış sözcüklere ; ''iyiyim teşekkürler siz nasılsınız ?'' Gerçekten iyi olduğumuz için mi yoksa kendimi

Ben Ben’cil Bir İnsanım ...

Resim
Hayata dair söyleyecek çok da sözüm yok ... An’ı yaşa Mutlu kal Ruhunu özgürleştir Çokça sev Kendin ol Yol  ; seni müsait bir yerde bırakır zaten ... Bozuk paralarını birleştirip ‘ bir yolcu lütfen ‘ diyebilmen yeterli ... Seni sen yapan duygularına izin ver. Gözlerinle bakabildiğin her anı , doya doya yaşa ... Elalem ne der diye yola çıkma asla ! Ben’cil olmayı öğrenin Candan da canan dan da geçebilmek gerekiyor bazen Ben bencil bir insanım ! Evet sizlere bunu ilk defa itiraf ediyorum. Sevdiklerim dışında herkese karşı bencilim ... Önce ben ne istiyorum  ? Ben mutlumuyum ? Bunu yapınca pişman olacakmıyım ? Bu karar benim için ne kadar önemli ? Evetttttt bu benim hayatım ! Özgür düşüncelerimle , doğrusuyla , yanlışıyla Cefası da sefası da bana ait ... Kime ne ? Eğer sizler de benim gibi düşünüyorsanız Ya da şu anda düşünmeye başladıysanız Yarın sizler için yeni bir güneş doğacaktır. Babam doktor , annem öğretmen olmamı istiyordu ; ama ben mühendis oldum

Gelen hoş'geliyor da Giden hep gönülleri yok'ediyor ...

Bir Gecenin Aydınlığı ; Hep karanlık mı olmalı geceler ? Siyaha kaplanmış ağaçlar ,gökyüzü ve insanlar ... Kibrit çöplerini birleştirip aydınlattım bu gece dünyamı. Bir umut belki de aydınlanır içim diye. Yok olan hayallerim , giden umutlarım , yalnızlığım ... Sensiz cümlelere nerden başlasam ; nasıl aydınlatsam güneşin karanlığını , gecelerin aydınlığına kavuşturabilsem kalbimi . Kırılmanın tarifini bende bilmiyorum. Sokak lambalarının neden yanmadığını da. İnsanların mutsuz olmasını da . Sahiden doğru mu ? Öylece gelip geçer mi kırgınlıklar ... Zaman ilaçmıdır gözlerden akan yaşlara ? ... Unutulur mu kalbe işlenmiş bir çift göz ? Öyle kolaymıdır gelenin gitmesi ? ... Yalnız başına bir sokak da yürüyen Adam ; sessizlikle dans eden ritimli adımlar . Etraftan işitilen tek ses yaprak hışırtıları o da rüzgara değmekten bile çekinen ağaç dallarının  esiri altında  ... Dünyanın döndüğü gerçeğiyle ; dünyamın dönmeyen yalanları arasındayım. Benim bu gecemin bir aydınlığı olmalıydı. S

Tebessüm Kokan Bahar'lara Selam'lar

Nisan çiçekleri ile dolu bir bahçe Papatyalara vuran gün ışığı Beyazlar içerisinde  kar taneleri misali Havanın güzelliği , rüzgarın tatlı esintisi Ruhumu okşayan müzik sesi Ne de güzel geldin Ey Sen Bahar da karşıma çıktın  Ömrüme eklendin , papatyaları haklı çıkardın Baksana her yerdeler Seni seviyor diye bağırıyorlar Gerek var mı onları koparıp seviyor sevmiyor diye sormaya Gözlerin yetti bana Sevgili Sözlerin kandırdı beni Bahar geldi inandım sana Tebessüm kokusu burnumu sızlattı yine Selam olsun , gönlüm de ki bahçeye Hayalini kurduğum tek göz odalı ahşap eve Bahçesinde zeytin ağaçları olan o küçük köye Selam olsun , komşu bahçede ki yaşlı teyzeye Tavukların hediye ettiği köy yumurtalarına Kapımı çalan Sütçü amcaya Selam olsun , kalbime merhameti ilmek ilmek işleyen Anneme, Babama VE Şükürler Olsun Rabbime Hayallerime Geleceğime Bugünüme Beni topraktan var edene Sonumu hayırlı bir toprak eyle ...

Herkes kırdığı kalbi unutmadan ; Başını '' vicdanına '' koysun !

Tam da daha kötüsü olamaz derken ; korkunç bir acı ile karşılaşıyoruz. Neden bu kadar acımasız insanlar ? Dönüp bakma gereği duymadan hızlıca esip geçiyorlar Dökülen yapraklar , kırılan bardaklar ; yere düşen vazo bile umurlarında değil Ne zaman öğrendik bu kadar dikkatlice kalp kırmaya ve kırılanı görmeden çekip gitmeyi ? Masum çocuk kalplerimiz ne zaman bu kadar nefretle kardeş oldu ? Biz nerede yanlış yaptık ? İyi niyeti suistimal etme kavramını ne zaman öğrendik ? Oysa bir kuru dal tanesini kitap ayracı şerefine saklayan çocuklardık bizler Arkadaşları ile şişe çevirmece oyununda ; cesaretle okulun en yakışıklı erkeğini öpen, en güzel kızına seni seviyorum diyen çocuklardık bizler Renkli tebeşirlerle; kara tahtaya sevdiğimiz insanın  '' baş harfini ''  bir kalbin ucuna ekleyecek kadar mutlu çocuklardık bizler Yanaklarımız kızardığında sözcüklere gerek kalmazdı ki Ne oldu bizim merhamet kokan geçmişlerimize Yalansız sözlerimize Ömrümüzce verdiğimiz

KIRGINIM

Bugünlerde her yer gri. Bakışlarım koyu gri Sözlerim açık gri Duyduklarım ve unutmak istediklerim ise siyaha yakın bir antrasit . İnce bir çizgi var iki rengin arasında  ; Siyah asaleti temsil ederken gri , boğucu ve soğukluğu hissettirir her daim ... Hayatımızın ince çizgileri de böyle değil mi ? Gün'e aydın olsun diye başlar Gece'nin iyi olmasını temenni ederek gözlerini kapatmaz mı insan ? Peki hangi günler güzel ; geceler iyi geçer  bizler için ... Gözyaşlarıyla son bulacağı bir geceye kim uyanmak ister ? Dokunmayın bugünler de bana İyi değilim Kırgınım Sıradan gidiyor herşey Kasım'ın son demlerinde yudumluyorum çayımı Gelmese diyorum yeni bir gün daha önüme Boş boş saatlerce susuyorum Geçtiğim yolları tekrar tekrar yürüyorum . Sahil boyu yürüyüp Martılarla sohbet ediyorum. Yitirdiğim ,kaybettiğim ne varsa oracıkta bırakıp dilek diliyorum . Yeni bir umutla bakabilmeyi öğrenmek istiyorum Hayatın bana sunacağı gökyüzümü çiziyorum Mavi bulutların arası

KADININ DUYGUSALLIĞI ERKEĞİN MERTLİĞİ

KADININ DUYGUSALLIĞI ERKEĞİN MERTLİĞİ Kadın naif bedeninde sakladı yaşadıklarının izlerini. Kimsesiz bir çocuk gibi sakladı her acıyı . Görünür de izi olmayan yaraları vardı kabuk bağlamayan. Geceleri sızlayan bedeninden dökülen göz yaşları ay ışığında son buldu.  Sözcükleri dile gelmedi . Susmayı tercih etmedi aslında.  Haykırsa da gideni geri döndüremeyeceğini biliyordu.  En uzun cümlelerin başına ekledi Keşke’lerini … Acılarını kabullenerek büyüdü.  Alışkanlıklarından vazgeçmeye başladı. En sevdiği insanı düşünmemek elde değildi.  Anıları vardı bir de o anılara anlam katan yaşanmışlıkları. Şimdi nasıl da yalnız kalmıştı. Dua ediyordu sadece gönül yükünün azalması için.  En son ne zaman ağlamadan uyuduğunu unutmuştu. Oysa hayal kurarak uyumak en çok sevdiği şeydi. Yatağına kollarını başının altına alarak uzanır ve  odasında değil de sevdiği adamın kollarında uyuduğunu hayal ederek baş koymuştu her gece tek kişilik dünyasın da .  Tek kişilik yatağ