insan karşısına çıkan fırsatların zeminini kendisi hazırlar !

Açın Çekmeceleri
Anılara Yolculuk
Bugün odamdaki komidinlerin çekmecelerini tek tek açıp temizliğe giriştim. Her zaman ki gibi beni bu işten caydıracak daha keyifli işler bulmak için bir kaç saat debelendim durdum. Boşalttığım çekmecelerden birinde, uzun süredir bakmadığım albümleri bulunca haliyle henüz başladığım işe çok da sevinerek ara vermiş oldum. Albümlerin içine sıkışmış ve her açtığımda hayata yeniden gözlerini açan insanlara ve yaşamlara doğru ilerlemeye başladım.
Lise yıllarıma ait bir fotoğraf elime geçtiğinde beni keyiflendiren çayımdan ilk yudumu henüz almıştım. Büyük bir ihtimalle fotoğrafı çeken kardeşimdi. Daha önce hiç görmemiş gibi fotoğrafa uzun uzun baktım. Saçlarım… gözlüklerim…duruşum… Ne kadar da zayıfmışım…Hatırlıyorum, şiir yazmaya daha da yoğunlaştığım zamanlardı. Hatta cesaretimi toplayıp, o güne kadar kimseye okutmadığım şiirlerimin çıktısını alıp, mavi telli dosya ile edebiyat öğretmenime teslim etmiştim. “Esinlendiğin şairler var” demişti, “var” demiştim. “Iyi yazıyorsun devam etmelisin” sözü umut vericiydi. O zamanlar bir şair olmayı hep hayal ettim.
Albümün diğer sayfalarında özenle yerleştirdiğim bir gazete kupürüne geldi sıra. Yeni Asır gazetesinde “100 Kadar Çocuk Mahalle Tiyatrosu Kurdular” diye başlık atmışlardı. Hatırlıyorum, gazetinin sağ alt köşesinde küçük bir alanda haberimizi yapmışlardı. Yapacaklarını biliyordum ve o yaz bir ay boyunca gittiğim yüzme kursundan eve dönerken her gün gazete almıştım. Sonunda haber çıkmıştı. Fotoğrafımızı da koyarlar diye hayal ediyordum, malesef sadece kısa bir paragraftı. O güne dair hiç bir fotoğrafımız yok ne yazıkki. Haber de yanlış yapılmıştı ama olsun, bizden ve başarımızdan bahsetmişlerdi bu da yeterliydi. Aslında 100 kadar çocuk değildik. 10 kadar çocuk 100 kadar mahalleliyi etkinlik yaptığımız alana toplamayı başarabilmiştik. Sandalye bulmamız çok zordu, ellerimizle hazırladığımız davetiyeleri kapı kapı dolaşıp dağıtırken mutlaka sandalyeleriyle gelmelerini tembihlemiştik. Bize değer veren, şimdilerde çok özlediğimiz, mahallemizin o güzel insanlarının, büyüklerimizin önünde gösterilerimizin hepsini gerçekleştirebilmiştik. Mahalle tiyatrosu kurma fikri benden çıkmıştı. Her arkadaşımın görev alacağı şekilde oyunu organize etmiş, heyecan içerisinde son ana kadar kavga gürültü olmadan çalışmaları sürdürmüştük. Nereden esinlendik derseniz; televizyonun tek kanallı olduğu zamanlardı, cumartesi akşamları yayınlanan Türk filmlerinden, müzikhal veya kabarelerden çocuk yazarlardan, yerli çizgi romanlardan ve yerli çocuk dergilerinden. Televizyon programları kısıtlıydı ve biz ya sokakta oyun oynardık ya da kitap, dergi okurduk.
İşte böyle elime aldığım bir albumle biraz anılarda yolculuk yaptıktan, hüzünlenip, gülümsedikten sonra yine çekmecelere geldi sıra.
Çekmecelerden çok bahsettim çünkü gerçekleştirdiğim İspanya seyahatimde çekmeceler çok ilgimi çekmişti. Hangi çekmeceler mi? Figueres kasabasında Salvador Dali müzesinde gördüğüm, Dali’nin bazı heykel ve resimlerinde üst üste dizili ve açık olarak yer alan çekmeceler. Bu seyahati gerçekleştirdiğimde Psikolojik Danışmanlık yüksek lisansıma başlayalı bir kaç ay olmuştu. Psikolojinin babası Freud ve psikianaliz kuramını henüz okumuştum ve çok da hakim değildim. Dali’nin bu eserlerinde verdiği mesajlar Freud’u yani bilinç altı ve bilinç dışı kavramlarını farklı bir kanaldan anlamama yardımcı oldu. Dali’nin Freud’un psikanaliz ile ilgili çalışmalarını takip ettiğini, kendisi ile tanışıp uzun bir süre ilişkisini sürdürdüğünü ve araştırmalarından çok etkilendiğini öğrendiğimde çekmecelerin anlamı da yerini bulmaya başladı.
Dali’nin çekmeceleri kişinin kendi potansiyeline yönelik keşfini temsil ediyor olabilir mi? Olabilir. Eserlerinde neyi anlattığı kendisine sorulduğunda “Onları yapan kişi olarak ben bile anlayamazken,başkaları nasıl olur da bu imgeleri anlamayı umabilir.” Diye yanıtlamış. O zaman Dali’nin affına sığınarak biraz da kendisi hakkında okuduklarımdan yola çıkarak çekmecelere potansiyellerimiz diyelim ve bizlere uyarlayalım.
Orada bir yerde!
Çekmeceleri yaşam koşulları, stres, baskı, telaş ve koşuşturma içerisinde zamanla unuttuğumuz bizi biz yapan becerilerimizi ve mutlu olmayı keşfettiğimiz yönlerimizi temsil eden imgeler olarak düşünürsek, gelin biz kapalı çekmecelerimize ara ara yolculuk yapalım. Yolculuk yapabilmek için kimimize bir müzik, bir koku, bir bakış, bir gülüş belki de bir eşya yetebilir. Hatırlamamıza yardımcı olan bu imgeler hepimize özeldir, sadece bunların farkına varmak önemlidir.
Yürüttüğümüz bir projede koç olarak görev yapıyordum ve görüşme yaptığım odanın penceresindeki menekşelerin tam karşısına denk gelecek şekilde oturdum günlerce. Başta bunu niçin yaptığımın farkında değildim sonra anneannemin evinin girişindeki menekşeleri ve çocukluk yıllarımı hatırlamaya başladım. Keyifle, oyun içerisinde, kahkahalarla girişten geçerken gözüme ilişen rengarenk menekşeler. O anlar bilinç altımdaydı, çiçeklere biraz daha odaklanınca hissettiklerim ve yaşadıklarım gözümün önüne gelmeye başladı. Proje boyunca sevgi, samimiyet ve neşe dolu anıları yanımda taşıdım. İnanılmaz keyifli görüşmeler gerçekleştirdim.
Bandura şans diye birşey yoktur, insan karşısına çıkan fırsatların zeminini kendisi hazırlar, bilinçli olarak ya da olmayarak der.
  İnsanın yaşamdaki arayışı temelde kendi içsel dünyasını keşfetmesine doğru değil midir? Peki mutluluğun sebeplerinden biri insanın sahip olduğu potansiyelini bulup, o bulduğunun ustası olması değil midir? Kendimizde kapalı tuttuğumuz, kilitleyip bıraktığımız veya unuttuğumuz yönlerimiz varsa onları bulamadıkça, yapabileceklerimizi ve becerilerimizi hatırlamadıkça mutlu bir hayat geçirme şansı! malesef yok. Onlar bizimle birlikteler, uzakta değiller, orada bir yerdeler.
Anılarım çekmeceler gibi tek tek açıldı bugün. Bir çok fotoğrafa özlemle baktım. Bir fotoğraf ve bir gazete kupürü kendimde yolculuğa çıkmama ve sahip olduğum özelliklerimi hatırlamama sebep oldu. Bunları hatırlamak için bilinçli olarak kendime fırsat verdim. Ekip ve iş yönetimindeki çekmecelerimin arasına çok daha eskiden açtığım ama bir daha aralamadığım şiir çekmecem de dönebilir aslında. Peki sizin unuttuğunuz yada henüz açmadığınız, açmak için zaman ayırmadığınız çekmecelerinizi açma vaktiniz gelmedi mi? Ne dersiniz?
Yazar: Özlem Afacan Erbaşlar

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Var olmayan bir restoran Londra'nın en iyi restoranı oldu!

Babadağ / DENİZLİ

Kalbimizin Sızlayan An'ları